Baya gecikmeli Zeytinli Rock Festivali yazımla karşınızdayım! Valla bu sefer olayın neresinden başlayayım, neresini anlatayım pek bilemedim doğrusu. Beş gün süren festivalin yalnızca üç gününe katılmış bulundum. (25-26-27) Böyle yapacağına neden kombine almadın diye sorarsanız o işler biraz karışık. Seneye inşallah!
Festivalin ilk günü bilet almak için oradan oraya koşuştururken kamp yapacak arkadaşların oluşturmuş olduğu o çılgın kalabalığın arasına düşmüş bulunduk. Gerçekten böyle bir kalabalık ve tabii böyle bir enerji yok! Yani çok büyük konuşmayayım ama o kadar saat o sıcağın altında kimse beni bekletemez ya da o tuvalet-duş muhabbetini gördükten sonra kimse beni kamp+kombineye ikna edemez. Tabii kamp yapmanın, çadırda yatmanın keyfi farklıdır ama ben kamp insanı değilim onu biliyorum. Neyse işte biz arkadaşımla festivalin ilk iki günü dışarıda takıldık, sahnenin arkasında kalan yerden dinledik. Görmedik ama ses gayet güzel geliyordu özellikle Feridun Düzağaç sahneye çıktığında sesi o kadar net ve tok geliyordu ki bir kez daha hayran oldum kendisine. Zaten çıkış parçası olarak “Nadas”ı seçmesi o an beni benden aldı. 🙂 Aynı zamanda Yeni Türkü, Mor ve Ötesi, Son Feci Bisiklet gibi grupları da dışarıdan dinledik. Derya Köroğlu’nun o naif sesine diyecek söz bulamıyorum… “Bana Bir Masal Anlat Baba”yı ölmeden canlı canlı dinledim bir güzel de ağladım yaa, oohhh miiiss yani 🙂 Aynı zamanda festivalin ilk günü Keşif Sahnesi’nin son grubu olarak Son Feci Bisiklet sahnede yerini aldı ve inanır mısınız uzaktan da olsa sesi hem net aldım hem de söylenenleri anladım. Yani bu demek oluyor ki Arda Kemirgent’in söyledikleri artık anlaşılıyooor! (Bu konu hakkındaki eleştirimi SFB Konseri yazımda bulabilirsiniz.) Son Feci Bisiklet hala bebeğimsiiin!
Festivalin üçüncü gününe gelecek olursak benim için festival şimdi başlamış oluyor! Çünkü dinlemeyi çok çok istediğim insanlar bugün festivalde yer alıyor. Adamlar, Ceylan Ertem, Selda Bağcan, Athena! Gerçekten harika bir gündü. Özellikle gitmeyi, dinlemeyi çoooook istediğim Adamlar grubu karşımdaydı! Doğrusunu söylemek gerekirse baya eğlendim, Tolga Akdoğan, inanılmaz güzel enerjiye sahip biri. Bilmiyorum ya da gruba karşı ayrı bir sempatim olduğu için mi bana öyle geliyor ama hakikaten iyi eğlendim. En çok da “Kadın” parçasında coştum!
(ADAMLAR)
Yine festivalin üçüncü günü deli gibi dinlemeyi beklediğim isimlerden biri Ceylan Ertem idi. Ki benim Ceylan Ertem’i nasıl sevdiğimi ve beğendiğimi az çok bilirsiniz. Fakat festivalde yer alan sanatçılar içinde beni hayal kırıklığına uğratan tek insandı. Daha önce sahnesini görmüş ve çok beğenmiş biri olarak diyorum, gerçekten kötü bir performans sergiledi. Sesi yetersiz kaldı gibi hissettim. Hatta acaba heyecan falan mı yaptı diye bile düşündüm. Gerçekten kendisine yakıştıramadığım, beklemediğim bir performans gerçekleştirdi ama hala benim için çok minnoş bir kadın. Ayrıca festivalin en tatlı ismini sahneye konuk aldı. Yine kendi sahnesinde yer alan müzisyen Cenk Erdoğan’ın kızı Zeyno ile birlikte “Nilüfer” isimli parçasını seslendirdi. Gerçekten çok tatlışlardı, bu duruma hiç lafım yok 🙂 Bir de festivalin efsane parçası olan “Yuh Yuh”u söyleyen ilk kişi oldu. Hemen ardından Selda Bağcan sahneye çıktığında seslendirdi, ertesi günde Hayko Cepkin kendi sahnesinde söyledi. Baya bi yuh çektik anlayacağınız. Ceylan Ertem’den hemen sonra gönlümüzün sultanı, efsanemiz Selda Bağcan sahnedeki yerini aldı. Bir ara halay çekmekten serçe parmaklarımı hissetmiyordum, öyle söyleyeyim size. Büyük coştuk, iyi kurtlarımızı döktük. İlk söylediği parça “Yaz Gazeteci” olunca tabii beni hiç sormayın da görmeyin de zaten… :)) Selda Bağcan’dan sonra gecenin son ismi Athena sahnedeki yerini aldı. Yani Athena’dan bahsediyoruz nasıl eğlendirdiklerini anlatmama gerek yok sanırım? Hepiniz az çok kestirebiliyorsunuzdur. Bir ara bacaklarım tutmuyor diye ağlayacak kıvama geldim. Saat gecenin ikisi olmuş ben hala ayaktayım, ses tellerim patlamış durumda. E hal böyle olunca konser bitmeden evin yolunu tutmuş olduk. Ertesi gün haberleri aldık ki Athena’nın sahneden inmesi dördü bulmuş bir de üstüne Şebnem Ferah’ı da sahneye almışlar. Tabii bende bir üzüntü, bir kıskançlık… Ama gerçekten konserin sonunu görmeme imkan yoktu. Öyle bir yorgunluk.
(TNK)
Festivalin dördüncü günü bana göre en efsane gün idi. Çünkü TNK, Sattas, Mabel Matiz, Hayko Cepkin ve Şebnem Ferah bugünde yer alıyordu. TNK nereden baksanız yedi, sekiz senedir dinlemeyi çok istediğim gruplar arasındaydı ama bir türlü fırsatını bulamamıştım. “Elveda De” gibi efso parçayı canlı canlı dinledim ya değmeyin keyfime 🙂 Caner Karamukluoğlu’nu oldum olası çok beğenmişimdir, canlı canlı dinleyip, görünce daha da bi beğendim tabii. Ama kesin dinleyin, efsane güzel sahnesi var diyemem yani. Mesela ben Pera’yı ilk defa festivalde dinledim. Şarkılarını da performanslarını da tavsiye ederim. Gayet iyi bi grupmuş. Hatta bu zamana kadar nasıl dinlemem diye hayıflandım.
(SATTAS)
Bir diğer dinlemeyi çok istediğim grup ise; Sattas! Orçun Sünear rocks! Sattas adına milyon tane tweet atmış olabilirim. Türkiye için çok büyük grup, Sattas’ın kıymetini bilin vs. gibi. Gerçekten sahne performansı çok keyifli ve çok canlı bir grup. Orçun Sünear’ın dans ederken ki halinden bahsetmiyorum bile. (Gözleri kalpli emoji) Büyük coştuğumuz parça “Irie” olmuş oldu. Aynı zamanda Nuriye ve Semih’i unutmamaları, onları anmaları çok güzel hareket idi. Demem o ki, Sattas konserin gidin!
Gelelim festival boyunca eeeeennnn çok eğlendiğim sahneye. İşte karşınızda Mabel Matiz! Tamam herkes tarzını ve şarkılarını sevmiyor olabilir ama şu bi gerçek ki adamın sahnesi çok iyi, eğlendirmeyi biliyor. Gerçekten o kadar çok dans ettim, o kadar çok eğlendim ki hala aklımdan çıkmıyor. Özellikle Cartel’in “Cartel” parçası coverı muazzam olmuş ya öyle böyle değil, hep bir ağızdan söylendi ve coşuldu. Konserin kapanışını yeni single’ı “Ya Bu İşler Ne” ile yaptı. Konserin başından beri dinlemeyi çok istediğim parçalardan biriydi, hatta belki de tekti. Evet evet tekti. Her neyse, çıkalı daha birkaç hafta olmasına rağmen -belki o kadar bile yok- herkes tarafından söylenmesi, eşlik edilmesi ilgimi çekti. Neden bilmem ama çok da mutlu oldum. Hep diyorum, Mabel konseri yazımda da dedim. En yakın Mabel Matiz konserine gidin!
(HAYKO CEPKİN)
Ve işte gönlümün sultanı, uzun senelerdir konserine gidemediğim ama her zaman çok yakından takip ettiğim isim sahnede. Huzurlarınızda Hayko Cepkiiinn! Benim için şu ülkede sahne performansı harika olan tek insan. Hem işitsel hem de görsel olarak büyük keyif veren sahnesi var. Lazer şovlarının yeri zaten apayrı, kendisinin ve ekibin enerjisinden bahsetmiyorum bile yani… Bendeki yeri zaten çok başka olduğu için en kötü performansı da olsa bana hep en güzeli olarak gelecek. Bu konuda objektif olamayacağım gerçekten. :)) Sahnede dikkat çekmek istediği konular olsun, vermiş olduğu sosyal mesajlar olsun, çok kaliteli ve sağlam işler çıkarıyor. Aynı zamanda bu konser hayatım boyunca unutamayacağım çok özel ve güzel şeylere de sebep oldu. Yani anlayacağınız yeri bende hep çok ayrı olacak. 😉
Gecenin kapanışını Şebnem Ferah gerçekleştirdi ama ne yalan söyleyeyim hiçbir fikrim yok. Çünkü o kadar yorulmuştuk ki ayakta durmamızın imkanı yoktu. Bacaklarımın ağrısından beni bıraksanız ağlayabilecek moddaydım. Birkaç parçayı alanın biraz uzağında oturarak dinledik daha sonra kalktık eve gittik ama o gidiş yolunu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim… Öyle bir yorgunluktu ki Şebo bile olsa direnmeye hali kalmıyor insanın.
(KURBAN)
Geldik festivalin son gününe. Normalde son gününe gitme planımız yoktu, birden bire fikir değiştirip festivalin son gününe de katılmış olduk. Sadece iki grup için oradaydım Kurban ve Pentagram. Yıllardır “Burak Gürpınar’ın sololarını canlı canlı dinlemeden ölmemeliyim!” diye diye en sonunda Kurban konserine gitmeyi başardım! Ergenliğimin favori gruplarındandı resmen, keza Pentagram’da aynı şekilde. Burak, Deniz, Özgür, Kerem hepsinin enerji uzay! Burak’ı o davulun başında tutabilene aşk olsun zaten. Bir ara Deniz yerde sürünüyordu. Öyle bir ortam düşünün. Kurban abi bu, ne denebilir ki daha yani. Baya kopmak falan istiyorsanız gidin konserlerine, kaçırmayın! “Yalan Dostum” ve “Yosma” boğazlarınızın patlayana kadar söylenmeli!
(PENTAGRAM)
Onca insanın çılgınlar gibi beklediği grup; Pentagram! Bu konuda iki ufak eleştirim olacak. Birincisi Pentagram’ın festivalin kapanış grubu olması gerekirdi. İkincisi de keşke akustik olmasaydı. Normalde akustik parçaları, albümleri çok severim. Pentagram’ın da akustiğini seviyorum ama söz konusu konser olunca bir de Pentagram konseri olunca hiç gitmemiş oldu. Yine de tabii çok eğlendik. 12 – 13 yaşlarında sıkı takip ettiğim bir grubu seneler sonra dinleme fırasatı bulmuş oldum. “Şeytan Bunun Neresinde”, “Anatolia” gibi parçalar canlı canlı dinlendi daha ne! Tavsiye etmeme gerek yok yani biraz da olsa sert müzikten hoşlanıyorsanız Pentagram konserine gidin yani. (Ayrıca Murat İlkan’ın yeri her zaman bi başka.) Ülkenin en sağlam gruplarından biri olduğunu bilmeyeniniz yoktur diyorum ve son grubuma geçiyorum. O da Keşif Sahnesi’nde yer alan Yüzyüzeyken Konuşuruz. Normalde dinlerim ama nedense Kaan Boşnak’a karşı ön yargılı bir insandım. Ta ki festivale kadar. Şu an ilk bulduğum Yüzyüzeyken Konuşuruz konserine gitmeyi düşünüyorum. Uzun uzun dinlemek istiyorum, gerçekten beş, altı parça da olsa eğlendim, sevdim. Son günün ve festivalin kapanışını Bulutsuzluk Özlemi yaptı. Yine çok ama çok yorgun olduğum için iki şarkı dinleyebildim ve sonra festivale veda ettim.
Gerçekten çok güzel, çok eğlenceli, bol kafa dağıtmalı bir etkinlik oldu. Festival sonrası salya sümük hasta olmuş olsam da inan değdi. Şu an unuttuğum, derinlemesine anlatamadığım birçok olay ve performans var. Sıcağı sıcağına yazamadığım, beklettiğim için böyle oldu. Bu seferlik böyle olsun, seneye gidebilirsem daha geniş kapsamlı ve detaylı yazacağım söz! 🙂
FESTİVALLER GÜZEL ŞEYLER. GİDİN.