Merhaba Rockistasyonu.com takipçileri ve Rock Müzik severler! Taşınma işleri, kendi işime gücüme yoğunlaşma durumları, uzun bir süredir konsere gidememiş olma vs. derken köşe yazısı yazmaktan mahrum kaldım. Yazılarımı takip edenler bilir; yazdığım yazılar ya genelde en son gittiğim bir konser üzerine ya da en son dinlediğim bir albümle ilgili kritiktir. Yıl da bir de rock camiasında gündeme yönelik, bizim karşılaştığımız ve başkalarının da karşılaştığını düşündüğüm sorunlara yönelik yazılarımı da sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bununla alakalı yola çıkarak daha önce; konser iptalleri, editör-menajer, editör-müzisyen ilişkilerine değindiğim “Ah Şu Biz Günah Keçisi Editörler” adında bir yazı yazmıştım. O yüzden bu konulara yeniden değinmek istemiyorum. Fakat üzülerek söylüyorum ki; geldiğimiz noktada hala değişen bir şey yok; değişeceğe de benzemiyor ne yazık ki!..
Yine daha önce söylediğim gibi; bu ve buna benzer sorunları dile getirerek sektörü, dünyayı ben kurtarmayacağımın farkındayım. Aksine 9 yıldır bu camianın içinde bir dinleyici, editör, yazar ne derseniz deyin biri olarak benim bu sektörde bir şeylerin değişeceğine, iyilerin kazanacağına dair neredeyse hiç umudum kalmadı. Çünkü yakınımızda bu konuda çok umutlu olan dostlarımızın da umudunu yitirdiğini, müzik dışında başka şeylere yöneldiklerini görebiliyorum. Haksız da sayılmazlar. Gördüğümüz, karşılaştığımız, söylenecek çok şey var ama burda sabaha kadar da yazsak, bu tarz elli tane yazı da yazsak hiç bir önemi olmayacak. Ha bir de işin doğru söyleyeni dokuz köyden kovma olayı var 🙂 Bize yanlış yapıldığında, bir şey olmuyor. Ama biz sesimizi çıkarmaya kalktığımızda “öyle yazmayın, bunu silin, böyle yapmayın” gibi söylemlere maruz kalıyoruz. Tabi bunları söyleyen herkes kötülüğünden söylemiyor. Yapıcı eleştirilere de her zaman açığız ve saygımız sonsuz. Ama bir düşünün bakalım, bir de bizim gözümüzden bakmaya çalışın, empati yapın. Pardon, pardon! Siz şimdi ağzınızı açarsanız para kazanamazsınız dimi? İşinizden falan da olursunuz. Peki ya onurunuz? Aslında herkes her şeyin farkında da işte bu saydığım sebeplerden dolayı kimse sesini çıkarmıyor, çıkartmak istemiyor…
Ne zaman ki; olaylara sadece maddi açıdan bakmayıp, bir onurumuz olduğumuzu unutmazsak; o zaman belki bir şeyler düzelebilir. Ama her zaman, bana dokunmayan yılan bin yaşasın kafasında gidersek işte o yılan gelir bir gün bizi bulur. Bazen iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı ayırt edemeyebiliyoruz. Doğruyu bulmak için karşı tarafın bir yanlışını görmemiz gerekebiliyor. Bazen iş işten geçebiliyor, bazen zararın neresinden dönerseniz kar olabiliyor.
Az önce de belirttiğim gibi, her ne kadar bu sektörde bir şeylerin düzeleceğine umudum kalmadığını söylesem de, süper kahraman olmamakla birlikte, böyle biri olmaya hiç mi hiç niyetim olmasa da; gözlemlediğim bazı olaylara baktığımda neyin ne olduğu ortaya çıkmaya başladı. “Ne oldum delisi” olduğunuzda, gözünüz para’dan başka bir şey görmediğinde belki maddi olarak evet çok zengin olabilirsiniz. Ama bu sizin her şeyi sadece siz yapacağınız anlamına gelmediği, tekelciliği elinize alacağınız hakkını vermediği gibi karşınızdakine, bir gruba, sanatçıya hele ki onu o yapan fan, hayran kitlesine, seyircisine dil uzatma hakkını hiç vermez. Hep söylediğim bir şey vardır; kendime bir nevi hayat felsefesi edinmişimdir bunu. “Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda…” Bu hayatımızın her alanı için geçerli sadece müzik anlamında değil.
Bu yazı biraz dağınık, tam olarak ne anlatmak istediğim anlaşılamayan bir yazı gibi oldu, farkındayım. Bunun için kusura bakmayın ama anlamak isteyenlerin de yine anlayabileceğini düşünmekteyim. “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye boşuna dememişler dimi?
Olumsuzluklar dışında rock dünyasında son günlerde güzel işler de çıkmaya devam ediyor; örneğin DörtxDört‘ün uzun zaman sonra yeni albümünü yayınlamış olması, Kül grubunun aynı şekilde… Ayşe Saran‘ın “Bazen” yorumu, Teoman‘ın “Fasa Fiso” kitabının kendi sesiyle “sesli kitap” olarak yayınlanması, Murder King‘in mükemmel ötesi “Fiyasko” albümünden, mükemmel şarkısı “İnsanlar“ı kliplendirmesi, bu yaz ilk kez düzenlenen gençlik festivalleri, festival havasında geçen üniversite bahar şenlikleri gibi…Yazımın başında söylenecek çok şey var ama tesiri yok demiştim. Belki kalanını da sonra söylerim 🙂 Neyse ya! Ne Olacak Bu Rak’ın Rol’ün hali?…