KELEBEĞİN ÖMRÜ…
Güzel kavramı görecelidir malum… Bilimsel bir tarafı da yok; zevk deyip geçeriz. Lakin iş çığırından çıktı gibi geliyor bana azizim. Yılın en iyi şarkıcısı ödülü alan vatandaşın şarkısı… Bir değil bin tane zaten; zira bir çok ödül var. Edebi değer taşımıyor, müzikalite zaten yerlerde… Kapitalizm neyi besliyorsa onu dinliyor seyirci.
Sosyal medyalar büyük etken… Tak – Tik çok etkili. Sallanırken sallarken çalan şarkı çok mühim… “ Garip hareketler – danslar” izliyoruz. Müzik artık şekerli ciklete dönmüş. Geçen yazın şarkısını bırakın; geçen haftanın şarkısı hatırlanmaz oldu. Çünkü piyasa demekten nefret ediyorum ama maalesef piyasa çok kirli. Sanat tanımına uymayan her şeyle karşılaşabiliyoruz. Adam veya kadın günlük hayatını konuşarak bel altı şekilde anlatıyor müziğinde ve ben de müzikle uğraşıyorum diyor. İlginç… Sanat tanımı gereği bir çok hayati etkenlere sahip ama bu kadar da değil. İnce çizgimiz kalmadı… Popülizmin peşine düştük gidiyoruz rampa aşağı… Dedik ya başta “zevk meselesi”
Birini dinleyip beğenmek için kriterleriniz nedir diye bir sosyolojik araştırma yapılsa; netice çok acayip veriler sunacak eminim. Çok işimiz var gibi geliyor bana ama sonuçta kaynak hangi kanalı beslerse su ordan akar…
En nihayetinde dostlar işini tutkuyla yapan güzel sanatçılara lafımız yok olmamalı ve olamaz da. Var olsunlar çoğalsınlar. Fakat “Kelebek” konacağı yeri de biliyor…
Sağlıcakla kalın…